İsa Kaya’nın “The Gaze Unheard” başlıklı sergisi, izleyiciyi insan yüzünün taşıdığı sessiz ve yoğun anlatıların tam ortasına yerleştiriyor. Figüratif resim geleneği içinde kendi dilini kuran sanatçı, bakışın yalnızca bir yönelme değil, aynı zamanda bastırılmış bir anlatı biçimi olduğunu hatırlatıyor.
Bu sergideki portrelerde, bakışlar sessizliğin içinden yükseliyor; doğrudan izleyiciye yöneltilmiş her göz, söylenememişin yankısını taşıyor. Kaya’nın resimleri, yüzeydeki renk müdahaleleri, katmanlı boya kullanımı ve belirgin fırça darbeleriyle sadece figürü değil, figürün iç dünyasını da görünür kılıyor. Kimi zaman melankolik, kimi zaman öfkeli ya da donuk bu yüzler, aslında duyulmamış çığlıkların görsel bir çevirisi gibi.
Sanatçının kırmızı tonlara ve yarı silik deformasyonlara başvurması, figürlerin taşıdığı duygusal yükü artırırken izleyiciyi konfor alanından çıkarıyor. İzleyici, sadece bir yüzle değil; geçmişin, travmanın, bastırılmış kimliklerin ve içsel kırılmaların yüzüyle karşılaşıyor.
“The Gaze Unheard”, figürün sessiz çığlığını duyulur kılarken, sanatın görsel dilinin sözsüz bir anlatım gücüne nasıl dönüştüğünü de ortaya koyuyor. Kaya’nın tuvalleri, görünen ile hissedilen arasındaki farkı sorgulatıyor ve izleyiciyi, bakışın içinde gizlenmiş o derin sessizliğe kulak vermeye çağırıyor.